Minimalizm: Black Friday Salgını (2.Bölüm)

Yaklaşık 1 haftadır hemen herkes ”Black Friday” olayını konuşuyor. Fakat Black Friday’in aslında ne olduğunu, neden yapıldığını anlayan, bilen çok az kişi var sanırım. Bu blog yazısını Black Friday yani Kara Cuma farkındalığı yaratmak için yazıyorum. Bu bir salgındır. Çılgınlık ve hastalıktır. 

Black Friday Nedir?

Black Friday’in kökeni Amerika’ya dayanmaktadır. Black Friday Şükran Günü’nden sonra gelen ilk cuma günüdür. Büyük markalar ve dev mağazalar, alışveriş merkezleri bu günde özel indirimler yapıyor ve insanların satın alma iç güdüsünü kullanarak satış yapan kampanya günleri olarak tanımlayabiliriz. Mağazalar çok erken saatte açılır ve çok geç kapanırlar. Black Friday resmi bir tatil değildir. Aynı zamanda Noel’in başlangıcı veya Noel’e hazırlık için insanların alışveriş yaptığı gün diyebiliriz.

Bu gelenek 1932’den beri ABD’de, sonra İngiltere’de ve Kanada’da, 2000’lerin başında ise internet kavramının hayatımıza girmesiyle bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamıştır. Ancak bu alışveriş gününe tarihte ilk defa 1961 yılında gazetelerde Black Friday olarak bahsedilmiştir. Yani Black Friday ismi ilk defa o gün kullanılmıştır. 

Neden Black Friday?

1961’de Philadelphia’da, alışverişten dolayı oluşan yoğun trafik ve zorluklar, mağazalardaki izdiham ve yaşanan can kaybı nedeniyle Black Friday ismi verilmiştir. Tabi daha sonra internet çağı ile beraber, online alışveriş mağazacılığı sayesinde bu izdihamlar azalmıştır. Son yıllarda, bu gün, hem insanlar hem de mağazalar için olumlu şekilde karşılanmaktadır. 

Black Friday’in türkçe anlamı is Kara Cuma’dır. Fakat bu anlam bazı kişiler tarafından tepkiyle karşılansa da, alışveriş çılgınlığı ve indirimle alakalı olan bu günün herhangi bir dini ritüeli ve anlamı bulunmuyor. Merak etmeyin İslam’daki kutsal gün sayılan Cuma gününe hakaret eden yok. Bütün derdi Cuma olanların uydurduğu bu anlamı Amerika’daki mavi yaka işçisinin çocuğu PS Store’dan yada Steam’den oyun alırken düşünmüyor bile. “Dünya’nın merkezi biz”cilik oynamaya gerek yok sanırım.

Türkiye’de Black Friday

Dünya genelinde özellikle son 7 yılda Black Friday sayesinde şirketlerin Kasım ayı cirosunda önemli artış gerçekleştiği bildiriliyor. Peki Türkiye’de Kara Cuma kampanyasında neler oluyor ? Bunu 2 farklı perspektiften bakarak anlatmak istiyorum. 

Satıcı perspektifinden bakacak olursak, markalar neden Kara Cuma indirimi yapıyorlar? Doğruyu söylemek gerekirse, indirim mindirim yok. Bu sene hiç bir şirket gerçek 50%, 60%, 70% indirim yapmadı. Peki ne oldu? Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve son olarak Kasım aylarında fiyatlar hep yükseldi. Dolar kuru arttı diye herkes fiyatları da arttırdı. Dolar kuru düştüğünde ise kimse fiyat indirimi yapmadı. Aksine fiyatlar daha da arttı. “Ve Black Friday indirimi başlasıııınn!” dediler. Haziran ayındaki fiyatlara sadece 5% veya 10% indirim uygulayarak kampanyalar yaptılar. Millet “KARA”ya takmasın diye bu kampanyalar Muhteşem Cuma, Efsane Cuma, İnanılmaz Cuma, Tekno Cuma, Beklenen Cuma, Kutsal Cuma, Muhteşem Ötesi Cuma olarak millete sunuldu. Aslında var mıydı sepette 50% indirim? 

Alıcı perspektifinden bakarsak, insanların Black Friday umrunda mıydı? Açlık sınırının altında maaş alan 4 kişilik ailenin Cuma’nın kara veya mavi olduğunda bence fark eden bir şey yok. Hedef gençlerdi. Alışveriş çılgınları gençlerdi. Son 5 ay boyunca pahalı, pahalılaşıyor algısı oluşturuldu. Black Friday ayağına 40% indirim diye markaların yıllık cirosunu sabitlemek, hedefini tutturmak, sezon ürünlerini depoda yer kaplamasın diye satmak için yapılıyor. Halbuki ürün fiyatı hemen hemen aynı, gerçek değerinden en fazla 5% 10% indirimlidir. Bir sürü insan kredi kartına yükleniyor. Haberi yok faizler arttı. Ocak’tan sonra ödeyemeyecekler. Zor duruma girecekler.

Çare Minimalizm

Mayıs 2015’ten beri minimalist olarak yaşıyorum. Bu sayede fazla eşya biriktirmeme, gereksiz harcama yapmama, ihtiyacım olmayan ürünleri satın almama gerek kalmıyor. Çok mutluyum. Az eşya, çok özgürlük kafası bambaşka. Düşünsene, sırf indirimde diye 15. tişörtünü alıyorsun. Yada her gün farklı görüneyim diye gardırobunda 30 farklı renkte gömleğin var. 24 taksit fırsatı var diye yeni model telefon alıyorsun. 2 yıl sonra o da aldığın telefonu beğenmeyip, yenisini istiyorsun. Yani hayatın bu satın aldığın eşyaların borcunu ödemekle akıp gidiyor.

Her şey yaşadım diyebilmek içinse, gerçekten yaşadığına inanıyor musun?!
“MİNİMALİZM: Sırtımdaki Evim (1. Bölüm)” yazımı okumak için tıkla!

Aziz Ahmedov

- Hayal Mühendisi & Hikaye Anlatıcısı
- Part-time İngilizce Öğretmeni & Gezgin
- Doğasever
- Amatör fotoğrafçı

Add comment

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yolumuzu Takip Edin!